Language translate

23 Mart 2017 Perşembe

Ağva - Şile Hacıllı Köyü Kampı

Merhaba doğa tutkunları ve kampseverler

11- 12 Mart'ta Saü Do Kamp olarak Şile'ye bağlı Hacıllı köyünde kamptaydık. İnternette son zamanlarda orada yapılan kamplardan bir kaç fotoğraf görünce ve güzelliğine kanaat getirince gidelim dedik. Ayarlamalarımızı yaptık. Yola düştük. Bu yazımda da eğer siz de merak eder gitmek isterseniz ön bilgi olsun diye lokasyon hakkında ve bölge hakkında bildiklerimi aktaracağım. 😊

Nasıl ve neden Hacıllı köyü?

1- Ulaşım ve lokasyon
 
Google Maps'ten Hacıllı Köyü
İstanbul'un anadolu yakasındaki yerlere çok yakın olan bölge aynı zamanda Sakarya'da olan bize de yakın sayılır. Öncelikli olarak haftasonları 2-3 günlük kamp planlarınız için sizi çok yormadan, kolay ulaşabileceğiniz bir bölgede.

Tabi araç sahibiyseniz hiç strese girmeden ve ya yolda zaman kaybetmeden 1.30 2 saatte bölgeye ulaşabilirsiniz. 



Otostopla gittiğinizde böyle güzel yollara da rastlayabiliyorsunuz. Yol üzerindeki bir köyün çıkışında bi abi bizi aldıktan sonra burayı bize göstermişti. 😄

Ancak bizim gibi bi aracınız yoksa ve otostopla gitmeyi düşünüyorsanız. Yol biraz sinir bozucu oluyor. Çünkü Sakarya'dan yola çıktığınızda. Kandıra bölgesinin ardından sıra sıra küçük köyler ve pek araba geçmeyen yolları olduğu için zor bir otostop rotası diyebilirim. Sakarya ilçe otobüsü duraklarından Sakarya Kuzey Terminali'ne, oradan da bindiğimiz Kandıra - Kaynarca arabasıyla Kandıra'ya gelmiştik. Gerisi yukarda anlattığım gibi ver odunu köy köy otostop. 😄

 Diğer yandan İzmit içinden gitmeyi de tercih edebilirsiniz ama İzmit içine gireceğiniz için, şehir merkezinde otostopta çok zorlanacağınızı düşündüğümden şahsen ben tavsiye etmiyorum. Emin olun İzmit içi otostop çok sinir bozucu tecrübelerle sabit. Sakarya'dan otostopla gitmeyi düşündüğünüzde görüntüsü olan işaretli yoldan gitmenizi öneririm. Yukarda ne kadar az araba geçiyor desem de güzel yurdum insanı size hem arabasını açıyor hem de sıcak muhabbetini. Araba az geçse de geçenler de bizi çabuk sayılacak bir sürede aldı yoldan. Yolumuza devam ettik. 3 4 saatte bölgeye vardık. 😄

Tabi şahsi arabanız varsa basın gidin yol fark etmez, şehir fark etmez. 😄

2- Peki " Neden buraya gidelim?" diye soruyorsanız

İşletmelerden, şehirlerden, kalabalıklardan uzak kamp yerleşkemiz
Açıkçası gidene kadar hakkında pek bir şey araştırmayıp bana sürpriz olmasını istemiştim. Ama yanımdaki arkadaşlarım sürekli yer hakkında bir şeylerden bahsettiği için ister istemez kulak misafiri oldum. 😄 

Köy havası

Toprak kokusu

Doğayla baş başa olduğunu hissetmek



Ağaçların, ormanların, tepeciklerin yani minik dağların içinde kaybolmak için ve bir akarsuyun verdiği huzuru yakalayabilmek

En aranan şeylerden olarak şehir gürültüsünden ve işletmelerden, yapay dünyalardan kaçmak için gelinebilir.


Hacıllı Şelalesi

Hacıllı Köyü Şelaleleri
Köy, en çok derinlerinde bulunun Hacıllı Şelalesi ile meşhur fakat dediğim gibi derinlerinde.😄 Bulması pek kolay değil bölgeye geldiğinizde tabelalarını Hacıllı Köyü'nden itibaren görmeye başlıyorsunuz. Ancak tabelaları takip ettiğinizde yok ya kaybolduk burdan bi' yere gitmiyordur diye düşünseniz de, gidin. Oralar hep şelaleye gidiyor. Biz birkaç arkadaş şelaleyi bulamadık, şelaleyi bulan diğer arkadaşlardan dinledik. 3 şelale var ve 10 15 metre yukarıdan dökülüyorlarmş. Bu arada biz bulamadık dedim ama çok daha güzel şeyler bulduk, buna aşağıda fotoğraflarla değineceğim. 😄 

Şelaleye giden yollar hep trekking rotası

Şelaleye giden yollar ve trekking rotası
Biz orada kamp yaparken muhtemelen İstanbul merkezli klüpler ve onların orta yaşlı çiftleri, üyeleri bölgeye trekking için sık sık geldi. Farklı gruplar halinde  gün boyu dağ, tepe, bayır demeden yürüdüler. Mesafe olarak ne kadar bir trekking rotası var bilmiyorum ancak 2 gün içinde 4 5 farklı grup gördük yürüyüş yapan. 

Yani dostlar İstanbul ve çevresine güzel bir doğayla, toprak kokusuyla, su sesiyle, yanında her daim akan deresiyle güzel bir trekking rotası burası. Tavsiye ederim kesinlikle.

Ormanların içinde, bulutların ve sislerin içerisinde kaybolmaya

Hayatımız kurtarırken 😄
Orada bulunduğumuz ilk gün akşamı çok yağmurlu olduğu için çok bir şey yapamamış ve çadırlara tıkılı kalmıştık. Can sıkıntısından ocakta çeşit çeşit yemek yapıp yemiştik. Bu arada dostlar kesinlikle kamp yapmayı seviyorsanız bir kamp ocağı ve yemek takımını edinin. Gerçekten hayat kurtarıyor. Sağanak altında o gece muhtemelen ocak olmasa aç yatardık. Ocak olunca kendimizi şımarttık. Çadırın çatısına paldır küldür yağmur yağarken biz içerde ayıptır söylemesi ton balıklı, mısırlı makarna yapıyorduk. 😄











Keçi yolumuz
Neyse ilk gün böyle geçtikten sonra 2.gün şelaleye gidelim hem de keşif yapmış oluruz. Etrafı tanırız dedik. Yola koyulduk. Odun toplamak için bi tarafa zaten gitmiştik bu sefer tersine, diğer tarafa gidelim dedik, oradan şelaleye dolaşırız. Yürüyoruz, tabelalar karşılıyor bizi, gidiyoruz, bir tabela daha. Gösterdiği yerde ne yol var ne bir şey bildiğiniz suyun içinden gidin diye gösteriyor. Neyse onu dinlemedik biri muhtemelen oynamıştır dedik. Etrafından dolaştık. Karşımıza bir tepe çıktı. Tepeyi yürüyoruz keçi yolu gibi bir yol. Ulan anca keçi geçer oradan zaten. Dik yamaçlar, ağaçlar sarmış her yeri dallarıyla, zaten önceki akşam yağmur yağmış her yer çamur vıcık vıcık, ayakkabılar kayıyor, kaldığıyla da kalmıyor sürekli bi düşüp yuvarlanma tehlikesi. 

Çocukluğumda üzerinde zıplamayı istediğim bulutların içerisindeyim 😄
Bi ara etrafa dalıp gruptan da ayrı düştüm. Bendeki de olay işte. Etrafa bakıyorum kimse yok. Sesleniyorum. Sadece bazen yankı yapan kendi sesimi duyuyorum. Kimseden ses yok. Ulan dedim kaybolduk iyi mi. Yüzümü, elimi, kolumu çizen dallara söverken en sonunda bi açıklığa ulaştım. Şansımı tekrar denemek için tekrar seslendim kız arkadaşıma. Şükür beni duydu birileri. Geri seslendiler ve sese doğru yürümeye başladım. Sık ağaç dalları sarmaşık gibi olduğu için ardını göremiyorum ancak sonunda bizim gruba ulaştım. Ulaştıktan sonra bi rahatladım. Yoska o kaldığım yerde ileri gitme kararı almasam aşağı da inemem öyle dik yokuş, inmeye kalksam kayıp düşsem bulunamamak da var. Yok yere uğraştırmak da var AKUT'U falan. 😄

Gezini keşfedin! En önemlisi sevgiyle, sevgiliyle yapın!
Aşağı inmeyip yukarı devam etmek bana hem grubuma kavuşmamı hem de bu gezi, bu kamp, bu kayboluş için hayatımda unutamacayacağım anılardan birini verdi. En son ulaştığımız yerde açıklık olan bir arazi ve sis içerisinde kalmış bir yerdi. Beni inanılmaz heyecanlandırıyor bu gibi durumlar. Olay doğanın bize sunduğu farklı duygular, görseller ve anlar oldukça adeta çıldırıyorum. 😄





Dönüş yolunda bahsettiğim hatırlayabildiğim o güzel yol
Küçük bir çocuk gibi mutlu olmam aslında bu kadar manevi ve güzel. Size de bu bölgeyi tarif etmek isterdim inanın ama kayboldum. Bir de buradan tarif etmek hatırlasam da çok zor. Sadece dediğim gibi Hacıllı Şelalesi'ne giderken sağ tarafımızda kalan tepenin zirvesine tırmanmaya başladık ve oradaydık. Diğer orayı tanımlayacak şeylerden biri de dönüş yolunda o tepeden gayet düzgün bir yoldan indik. Geniş bir yoldu, belli ki araç yolu ve köylülerin oraya giderken traktör römork falan onları kullanarak gittiği yollardandı. 😊

Gidin! Görün! Keşfedin! Kesinlikle pişman olmayacaksınız dostlarım... Doğayla kalın!

Bu da unutmadan bonus videom 😄


Evet biliyorum, Heidi gibi yaylalarda koşup zıplayacak cüssede bi adam değilim dolayısıyla biraz komik duruyor. 😄

Tekrardan, doğayla kalın...

27 Şubat 2017 Pazartesi

İzmit Yuvacık Barajı Kampı - Karaaslan kamping

Merhaba doğa tutkunları ve kampseverler

Geçen hafta yani 18-19 Şubat 2017'de İzmit Yuvacik barajındaydık. Burada olmak biraz plansız gelişti. Aklımızda daha farklı bir yer vardı ancak yaşanan olaylarla biz de dedik ki yolumuz burası Yuvacık Barajı olsun. 😊

Belirlediğimiz bu tarihte amacımız 50 kişilik bir grup olarak Düzce-Güzeldere Şelalesi'nde kamp yapmaktı. Ancak bölgede bulunan işletme dışında kamp atacak başka yer olmaması, 20 çadırın yerleşebileceği açıklık olmaması ve değişen sert hava koşullarıyla rotamızı değiştirdik. Düzce-Güzeldere'de işletmeyle konuştuğumuzda bizden çadır başına 25 TL'de isteyince bu ayaklı soyguna tıpış tıpış gitmek ve teslim olmak da istemedik. Evet oha dediğinizi duyuyorum ben de telefonda işletme çalışanıyla konuşurken kendimi tutamayıp bu tepkiyi vermiştim. 😄 

Düzce Güzeldere hakkında daha detaylı bilgi almak istiyorsanız da buyrun efenim burada bir kaç link var. İşletme iletişimleri de var. 😅

İşletmenin sayfası burada 

 Oraya ait bir kaç blog yazısı.. 1 2 3 

Neyse çok konuyu dağıtmadan biz gittiğimiz yere odaklanalım. 

1- Tercihler

Kamp yapmak için istediği yerler daha çok doğayla baş başa kalabileceği yerler, ıssız ve sakin, işletmelerden ve insanlardan uzak, doğaya ve yıldızlara daha yakın yerleri seven ben ve benim gibi insanların için memnun kalacakları bir yer olduğunu söyleyemem. Her yer işletme her yer rant 😄

2- Peki böyle diyorsun da; Biz neden gitmeliyiz? Yuvacik Barajı'na neden gidilir? Ne yapılır?

Doğayla baş başa kalabileceğin bir kamp için gidilmeyeceğini söylemişken, bunun aksine rahat bir ortamda medeniyetten fazla uzaklaşmadan hem piknik hem kamp tarzı ailevi etkinlikler yapacaksanız gidebilirsiniz. Haftasonu şehirlerden kaçıp doğa yürüyüşleri, akan derelerin sesleri için, ormanların arasında yürüyüşler yapabilmek için hatta hatta paranız varsa ATV kiralayıp turlayabilmek için(hatırladığım kadarıyla 100 lira civarıydı.), paintball aktiviteleri, Zipline ile bir yamaçtan bir yamaca ip üzerinde süzülebilmek için, doğanın ve yeşilliğin içinde kahvaltılar ve akşam yemekleri yiyebilmek için gidebilirsiniz. 

Konaklamanız için ahşap bungalov evler ve apart daireler de işletmelerde bulunuyor. Yani anlayacağınız tam aile ile nezih haftasonu tatili yeri.

Karaaslan Alabalık Tesisi & Kamping

Buradan tesisin sayfasına ulaşıp detaylı bilgilere de erişebilirsiniz.

Yok öyle buralarda çetin doğa şartlarını yaşayayım felsefesi. 😄


3- Lokasyon

Google Maps'ten tesisler ve barajın konumu
İstanbul'a Sakarya'ya bir adım mesafe olan kamp alanımız İzmit'te bulunuyor. Yuvacık ilçesinde Yuvacık Barajı'nın yanında yamaçlarda bulunan kamp bölgesi, aynı zamanda Serindere Kanyonu, İnönü Yaylası, Erçova Yaylası, Aytepe gibi yerlere lokasyon olarak yakın bir yerdir. 

Rakım olarak net bir bilgiye sahip değilim ancak 500-600 metre rakıma sahip bir yer olduğunu düşünüyorum.

İzmit'e 11 km, Sakarya'ya 55 km, İstanbul Anadolu'ya 70 km, İstanbul Avrupa'ya 100 km mesafededir. Hatta İzmit otogardan ücretli servisler bölgeye bulunmaktadır.


Bizim Hikayemiz

Hepsi de tek sıra dere manzaralı 😄
18 Şubat sabah saat 10,00'da SAÜ Kampüs'ten 45 kişi 2 servis hareket ederek baraja varmıştık. Eşyalarımızı yüklendiğimiz gibi daha ortamı bilmeden, keşfetmeden dümdüz ilerlemeye başladık. Yolda gördüğümüz ilk görevliye kendimizi, derdimizi anlatıp daha önceden de iletişim kurduğumuz Karaaslan Tesisi çalışanlarıyla alanımızı zor da olsa bulduk. Çünkü güzel abilerimiz bize öyle bir yol tarif etti ki ortada yol yok. Neyse alanımıza gittik. Otağımızı kuracağız artık. 😄

Herkes matını, tulumunu, çadırını aldı. Alan kendine manzaralı yer kapmak için yarışıyor. Biz de hesap ediyoruz ki 2li 3lü sıralar halinde sokak düzeni yaparız ama nerdeee herkes dere manzarası peşinde koşuyor. 😄




 


Yerleşelim de yemek yiyelim acıktık telaşıyla zaman hızlı akıp geçiyor. Sonrasında daha ortalıkta ateş olmadığı için herkes atıştırmalık bir şeyler yiyerek yürüyüşe çıkıyor. Bir kaç arkadaşımız 4-5 saat geri gelmemişti. Kim bilir nereye kadar yürüdüler. 😄 

Onların yolculuktan birkaç fotoğraf paylaşayım, şahsen onlara katılmadığım için pişmanlık duydum...

Biz de o ara alanımızı keşfedip, ateşimizi yakıp yemeğimizi hazırlıyorduk. Napalım açız ve ateş önemlii.😄










 


Hava artık kararıyor ve biz odunumuzu geceye hazırlıyoruz.
 
Kimi manzara fotoğraflıyor

Kimi dünya umrunda değil hamak keyfi yapıyor 😄
Kimi de almış nargilesini keyfine diyecek yok 😄
Bence abartısız yerleşkenin en iyi eğlencesi olan bu salıncak; bağlı olduğu ağacın en yüksek dallarından birinden sarkan iple inanılmaz hızlı ve geniş mesafede sallanmanızı sağlıyor. Hayatımda gördüğüm en adrenalin dolu salıncaktı. Sırf bu salıncakda biraz daha sallanmak için bile gidebilirim tekrar. 😄
Biz yürücez diyip 5 Saat ortalarda gözükmeyen grup 😄

Burası da Saü Do Kamp Yerleşkesii
 Vaktin böyle geçmesinin ardından ateşimizi yakıyoruz. Kimi kendine yemeklik ekstra ateş yakıyor karnını doyuruyor. Kimi büyük ateşi kullanarak yemeğini yapıyor.

Kamp yapıyoruz piknik değil dememize rağmen inatla mangal getirip mangal yapan arkadaşlarımız da yok değildi 😄
Hava kararıp akşam da çökünce herkes güzel anılarını, muhabbetlerini, çayını, çekirdeğini, marshmallowunu hatta türk kahvesini de yanına alıp onu da ateşte yaparak bunlar sadece benim diyerek değil her şeyi paylaşma gayesiyle büyük ateşin etrafında toplanıyoruz. Şarkılar, türküler, yeme içme faslıyla ve eğlenceyle birlikte geceyi noktalıyoruz.

Ardından sabah oluyor ve ben üzerimdeki büyük yorgunluğu atarak neredeyse öğlen kalkıyorum. Kalktığımda herkes kahvaltı yapıyor hemen ben de gördüğüm ilk hazır kahvaltıya yanaşıyorum. 😄

Güzel bir kampın sabahında herkesin yüzünde tabiki de mutluluk 😄
Kahvaltıdan sonra yerleşkemizi toparlayıp, etrafı da temizleyip nam-ı değer mıntıkamızı da yaparak doğayı kirletmeden geldiğimizden daha temiz bırakarak bizden daha sonra gelecek doğadostlarına güzel bir yer bırakarak alandan ayrılıyoruz. 😄

Dur dur daha bitmedi bu da BONUS olsun. Kampın sabahında etrafı keşfedemeyişim ve yürüyüş yapamayışım üzerine hadi yürüyelim dedik ve bir yerden sonra yol bitti yapacak bir şey yok. O dere geçilecek! 😄



Siz de bize katılmak SAÜ DO KAMP ailesinin bir kampseveri olmak için birebir benimle iletişime geçip ya da bu instagram hesabından bize ulaşarak ailemize katılabilirsiniz. Tek şartımız Sakarya Üniversitesi öğrencisi olmanız.😊

Hoşça Kalın!


23 Şubat 2017 Perşembe

Doğu Ekspres Treni ve Kafkasya'nın Anadolu kapısı KARS


Merhaba arkadaşlaarr, umarım keyifler yerindedir çok şükür ki artık bu yazıyı yazabiliyorum...


Geçtiğimiz günlerde 1 hafta boyunca hem Türkiye'nin en uzun tren yolculuğu hattı olan Doğu Ekspres'ini ve Kars şehrini keşfetme fırsatım olmuştu. Bu aralar bu yolculuk ve bu şehir o kadar popülerleşti ki Karslılar oradaki işletmeler adına sevinir oldum. 😄
 
( Kars Tren Garı'nda küçük tatlı bir vagon )

Şöyle başlayayım öncelikle bu yolculuk esnasında da sonrasında da çok duyduğum bir soruyla; Neden tren? 

Tren yolculuğu çocukluğumdan beri yapmak istediğim bir şeydi. İlk kez burada binmek hayatımda 
 yer alıyormuş. O nostaljiyiyi o havayı solumak isterdim hep. Uzun süren yol, bu arada yol gerçekten uzun sürüyor 26 saat kadar ve bir sürü şehirden geçiyor. Arkadaşlarınızın memleketleri, babanızın askerlik yaptığı yer yani o kadar çok coğrafyaya tanıklık ediyorsunuz ki bu dahi heyecan verici ama uzun sürdüğü için sıkılmak yerine yol boyunca o güzel manzaraları izlemek, devamında " Acaba nasıl güzel bir yer göreceğim? " diye beklemek... Grup halinde arkadaşlarla gidiliyorsa koridorlarda eğlenmek, dans etmek, birlikte yerli malı haftasıymışçasına getirilen yiyeceklerin afiyetle paylaşmak, sohbetler geyikler, kaynaşmalar, dertleşmeler kısacası kendinizi şarj etmek için.

Ben arkadaş grubuyla 32 kişi gittiğim için daha çok sanırım grup halinde neler yapılır onu biliyorum. Bu grubun çoğu orada tanışması sebebiyle de uzun uzun sohbetler edebiliyorduk. Kuşetli vagonları evimiz gibi benimseyip eğleniyorduk. Bu arada *Kusetli vagon* dediğim 2 adet çift katlı ranzası olan bir nevi vagonun içinde bir oda gibi olan kısım.

  ( Kuşeti ışıklandırmış, yerleşmiş ve yeni başlayan yolculuğun heyecanını yaşıyorduk. )

Neden Kars diyecek olursak?

Kars, kışın en çetin geçtiği illerden biri. Soğuğu yerinde hissetmek için gittim ben. -20 derece -25 derece ne demek anlayabilmek için. Doğanın bu yüzüne de tanıklık edebilmek için çıktım bu yola. 

Ayrıca tüm bunların yanında 1000 küsür yıldır oralarda dimdik duran Ani Harabeleri'ni görmek istiyordum. Tarihe dokunmak, tüm zamanlar boyunca orada yaşanılanları bir an olsun yakalayabilmek için.

Kış ayında 80 cm'ye kadar buz tutan Çıldır gölünde yürüyebilmek, koşabilmek için. Buzu ve karı yaşayabilmek için. 

Sarıkamış Şehitleri'ni yerinde anabilmek için. Onların yaşadıkları zorlukları biraz olsun kavrayabilmek adına oradaydım. 

Bir de benim için sürpriz olan şey, tesadüfen, ucuz bulunca Sarıkamış'ta kayak yapabilmek için. Öyle bir planım ve gayem yoktu ancak tüm ekipmanlar ve kayak takımını 18 TL'ye kiralayınca yapmadan duramadım. Normal şartlarda Kartepe'deki aynı ekipmanları kiralamak 60-70 TL tekabül ediyor.

  ( Yola çıkmadan önce yol hazırlığı, arkadaşlar yanınıza bol bol kalın kıyafet alın 😄 )

Sakarya'dan Ankara'ya 

Sakarya'dan yola çıktığımda, otobüsle yolculuk yapmak yerine otostopla Ankara'ya gitmeye karar verdim. " Yolda olmak " hissi bir nevi erken başlasın istedim. Otobana çıktıktan sonra 20 dk içinde bir abi durdu. Dedim abi ;
( O otostopta Bolu Dağı'nda bir yerlerde )
+ Abi nereye gidiyorsun?
- Hatay'a gidiyorum kardeşim senin yol nereye?
+ Oh be abi çok iyi. Ben de Ankara'ya gidiyorum. Beni de orada bırakır mısın? 

dedim ve anlaştık. Abim de şansıma Kars'ta Uzman Çavuşluk görevi icra eden senelik izninde olan bir asker çıktı. İstanbul'dan memleketi Hatay'a dönüyormuş. Yolda bir sürü askerlik anısı dinledim. Benim sandığımın aksine orada askerler terör olaylarından çok oradaki çobanların otlattığı hayvanlar Ermeni sınırını geçmesin, oraya kaçmasın, sıkıntı çıkmasın diye  uğraşıyorlarmış. 😄                                                                


 Trene binmeden Ankara havası


Ankara Eski Tarihi Gar
Ankara'ya vardığımda biraz Sincan ve Etimesgut macerası yaşadıktan sonra Ankaray Metrosu'yla da mücadele edip Ankara Eski Garı buldum. Arkadaşlar eğer ki gidecek olursanız gar Ulus'ta. Bir şekilde metroya bulup binin. Metrodan Ulus'ta inip Gençlik Parkı'nı aştığınızda zaten karşınızda beliriyor. YHT Garıyla yan yana. Girişinde de eşeğine tersten oturmuş bir Nasrettin Hoca heykeli var oradan tanırsınız sanırım. 😄


 Trenin saatine daha çok olmasından dolayı biraz Gençlik Parkı'nda dolaştım. Hatta yakında bir büyük Camii vardı ancak adını bilemiyorum. Çok güzel mimarisi vardı çok beğenmiştim. Orasını bilen çıkarsa yeşillendirsin buraları.

Bu arada gar için söyleyeceklerim, unutmadan yazayım.

i- X ray taraması var, eşyalarınıza dikkat edin. Küçük bir isveç çakınız varsa dahi sorun olabiliyor.
ii- Gar içerisinde çantalarınızı bırakabileceğiniz ücretli dolaplar var. Bayağı da genişler ve ücretleri 6 liraydı. Ankara'yı da gezecekseniz oraya bırakabilirsiniz güvenle.
iii- Trene binmeden alışverişinizi gar etrafındaan yapın. Çünkü trenden aradıklarınızı bulamayabilirsiniz. Garın arka sokağında Bim,Şok, A 101 vb. hepsi var. 😄

Yolculuk başlasın!

Tüm işleri halletmeme rağmen yine de artan zamanımla garın bekleme salonunda vaktin gelmesini beklerken bizim grubumuz da yavaş yavaş bir araya geliyor, tanışıyor ve kaynaşıyordu.


Bizim yola çıkmadan öğrendiğimiz bilgiye göre Kırıkkale'ye kadar otobüsle gidip oradan trene binecektik. Trene binebilme hevesimiz bir kez daha ertelenmişti. Çünkü Kırıkkale'ye kadar raylarda çalışma varmış. 

Kırıkkale'ye trenimize gidiyoruz!
Neyse ki TCDD kendi sağladığı otobülerle bizi o durağa kadar götürüyor. Kim ne derse desin inanmayın, yol 2 saate yakın sürüyor. 😄


Tren ve bilet hakkında söyleyeceğim dipnotlar ise;

i- Benim biletim örtülü kuşetliydi. Yani odamı yol boyunca 4 kişi paylaşacaktık. 4 yataklı ve ranza sistemiyle odanın sağına soluna konulmuş yataklardı. Bilet fiyatı 53 Lira ve bu yukarda bahsettiğim otobüs yolculuğu da dahil. 😄
ii- .Uzun yol yapacaksanız bu trende kesinlikle pulman tavsiye etmiyorum arkadaşlar. 26 saat otobüs yolculuğu gibi gidersiniz. Dayanılmaz bir yolculuk olur. Onun bilet fiyatı ise 36 Lira olması gerekiyor. Bu civarda ama emin değilim.
iii- Bir diğer seçeneğiniz ise yataklı vagon. Dışardan gördüğümde otel odasını andıran içerdei lavabodan bireysel tuvaletine kadar hepsi vardı. Özel seyehat etmek istiyorsanız paranız da varsa burdan alın derim. Fiyatından emin değilim ancak 80 Lira dolaylarındadır.

Tüm bunların yanında tatil dönemlerinde çok yoğun talep olduğu için biletler grup halinde vagon vagon alınıp kapatılıyor. Az kişi olarak bilet alacaksanız sıkı takip içerisinde olmanız gerekiyor. Eğer grupsanız TCDD ile direk iletişime geçerek toplu alabilir hatta 30-40 kişi olursanız vagon dahi ekletebilirmişssiniz.

Asıl yolculuk şimdi başlıyor!

Kırıkkale'den trenimize bindik ve herkes kendi kuşetine yerleşmeye başladı. Yerleşme faslı fazla sürmeden herkes koridorlarda dolanmaya başlıyor. Bizim grupta belli ki hamarat kızlar çok varmış koridorlar birden pasta, börek, çörek, sarma hatta bir ara künefenin dolaştığını bile gördüm. Tren vagonu birden yerli malı haftası havasına büründü ve paylaşmanın mutluluğu, yakınlaştırmasıyla fazla yakınlaşmışız. Karnı doyan herkes halaylara, oyunlara, müziklere bıraktı kendini. 😄




Yakalanan bu samimiyet ve güzel ortamla açıkçası gidiş yolculuğu nasıl geçti hiç anlamadım. Çünkü eğlencenin yanı sıra birbirini tanımayan 32 insan ve 32 ayrı hikaye, sırasıyla dinlemeye başlasan bile yetmiyor. Bazen hayatına bir şeyler katacak konular, sorular ve düşüncelerden bahsederken bir yandan da sırf geyik olsun diye çeşitli absürd konularda da saçmalayabiliyorsun. Herkesin burada mutlu olmak başlığıyla bir arada olması çok şeyi hatta her şeyi güzel kılıyordu.


Trendeki dipnotlarıma devam edecek olursam;

i- Kusetli vagonlarda tek priz oluyor ve yanınızda priz çoğaltı 3lü ve ya 4lü almanızda fayda var. Çünkü fotoğraf makinesi ve telefon şarjı için çok ihtiyaç duyuyorsunuz.
ii- Bu prizleri yanınızda küçük ketılınız varsa su ısıtmak için bu sayede bol bol çay, kahve hatta hazır çorba yapmak için dahi kullanabilirsiniz.
iii- Sıcak suyu yemek salonundaki kantinden 1 Lira'ya da temin edebilirsiniz. Çay kahve ve türevleri de 2 3 Lira dolaylarında. Ama biz genel anlamda hep kendimiz yapmayı tercih ettik. 
iv- Trenin tuvaletleri idare eder seviyede temiz olmakla birlikte sadece tren hareket halindeyken kullanabiliyorsunuz. Çünkü gider sistemi direk yaptığın gibi raylara bırak mantığıyla çalışıyor. 😄
v- Trenin kantini çok zengin ürün yelpazesine sahip olmasa da belli başlı yiyecekler var. Büfe gibi düşünün. Yemek salonundaysa sanırım çeşitli yemekler var. Bizzat yemedim ama sabahları da kahvaltı veriyorlarmış. 14 Lira'ya kahvaltı yapabiliyorsunuz. Yapan arkadaşlarımın yorumuna göre kısıtlı ve fakir bir kahvaltı menüsüymüş. Tavsiye etmediler. Ancak domates peynir zeytin çay ile kahvaltı yapmak isterseniz. Tercih sizin.
vi- Benim için önemli bir şeylerden biri de trende sigaranın yasak olması. Bu durumun beni çok zorlayacağını düşünmüştüm ancak kondüktör abimizle arayı sıkı tutunca bizim az kişilik gruplar halinde tuvaletin orada sigara içmemize göz ardı edebileceğini söylemişti. Buradan ona teşekkür ederiz. Ancak onun dediğinin dışına çıkıp bazen de kuşetlerde sigara içtik camı açarak, bizi affeder umarım. 😄
vii- Tüm bunların yanında yol boyunca eşsiz manzaraları izlemeyi unutmayın. Tabiki o anları ölümsüzleştirmek için fotoğraf makinesi ve telefonunuzu da yanınıza alıın! 
 viii- Tren Aşkale durağına yani Erzurum'a gelmeye 1 saat kala Gel Gör Kebap'tan Erzurum Garı'na meşhur Cağ kebabını söylemeyi de unutmayın. Bir et düşkünü ve tutkunu olarak çok beğenmiştim ben. Tren durakta kısa bir süre duruyor o yüzden siparişi getiren amcayı bir an önce bulmanız gerekiyor. Yoksa mahrum kalabilirsiniz bu lezzetten. 😄
ix- Tren genelde büyük şehirlerin garlarında Sivas, Kayseri, Erzurum gibi uzun süre duruyor yaklaşık 15 dakika kadar eğer kadronuzu ayarlarsanız bu duraklarda bizim yaptığımız gibi uzun eşek, kar topu savaşı hatta çifte telli oynayıp halay dahi çekebilirsiniz. Tüm halk sizi video çekerken siz unutamayacağınız anılara kapılıyorsunuz.


Yemek salonu ve arkamdaki kantin
Kars'ın güzel insanları

Kars dendiğinde benim aklıma hep kar ve soğuk gelirdi. Aslında döndükten sonra fark ettim ki algım ne kadar da dar bir durumdaymış. İnsanları hakkındaysa ister istemez bir ön yargımda vardı. Yanıldığımı görmek beni utandırdı. Çünkü şu zaman kadar gördüğüm en yardımsever ve misafirperver insanlar burada. Herhangi birine dahi adres sorduğunda yolun bir kısmına kadar yolunu değiştirip sana eşlik ediyor. Bu durum 3 kere adres sordum 3ünde de başıma geldi. Bir yere soluklanmak, bir şeyler yudumlamak için oturuyorsunuz. Siparişinizden önce "Size ne ikram etsek?" diye soruyorlar. Grup olarak kalabalık hareket ettiğimizden belki de herkes bizim işimizi kolaylaştırmak için zahmete giriyor. Bizi her yere götüren Cefam Turizm'in sahibi Cefa abi (iletişim: 0535 386 88 69 - 0532 731 63 70), yolda bize yeri gelince rehberlik eden Kars halkı, restoranına yöresel yemekleri yemek için oturduğumuzda bizi kendi evlatları gibi ağırlayan ve anne şevkatiyle davranan Hanımeli Ev Yemekleri Restoranı sahibesi, normalde öğlen yemeği olan Pişi'yi bizim hatrımıza siparişle akşam menüsüne çıkaran ve bizi yöresel merakımızdan ve tad arayışımızdan mahrum bırakmayan Kars'ın en kaliteli restoranlarından Ani Ocakbaşı'na biraz soluklanalım diye oturduğumuz ve bize ardı arkası kesilmeyen ikramlarıyla şımartan Kazım Paşa Kahve Evi sahibi, konakladığımız Öğretmen Evi'nin güzel güler yüzlü çalışanları, bizim gezmek için çıkış saatlerimize göre kahvaltı saatlerini erkene çeken Öğretmen Evi kantini çalışanı ablamız, tüm bunlarla beraber bize 18 Lira gibi bir ücrete (Cefa abinin de hatrıyla) kayak takımı ve kayak kıyafetlerini kiralayan Sarıkamış Kayak Merkezi'ne sonsuz teşekkürler ederiz. Yeri geldiğinde belki ihtiyacınız olur diye bahsettiğim kişilerin ve yerlerin iletişim bilgilerini de paylaştım. 😊

Sonunda Kars'a ayak basıyoruz! 

Doğu Ekspresi Kars durağı
Trenin durduğu son durakta indiğimizde kırmızı bır gökyüzü ve bembeyaz bir çarşaf gibi şehrin üzerine serilmiş kar bizi karşılıyor. Bazı yolcuları karşılayan aileleri, ellerinde bavullarıyla ilerleyen insanlar... Sanki 1950lerdeyim yada o dönemi konu alan bir film setindeyim. İner inmez herkesin dikkatini çekense şu güzel nostaljik kara tren. Hani şu geciken belki de hiç gelmeyen...


Öğretmen Evi'ne gidiyoruz















Kars Kent Konseyi
 Durakta etrafın tadını çıkarışımızın ardından daha önceden konaklamak için ayarladığımız Kars Öğretmen Evi'ne yola koyuluyoruz. 

 Yürüyerek bu kadar süreceğini düşünmediğimizden yola ayaklarımıza güvenerek koyulduk ancak yarım saatten fazla yürüdük sanırım. Bu durumu da fırsata çevirerek etrafı inceledik.

Emin değilim sanırım Kars Atatürk Köşkü
 Şehir merkezi beklediğimden daha hareketliydi. Kafanızı çevirdiğiniz çoğu yerde 20. yy'dan kalma Baltık mimarisine ait Sovyetlerden kalan yapılar gözünüze çarpıyor ilk olarak. Bir de 

Türkiye'deki çoğu şehirden farklı olarak inanılmaz ferah bir şehir planlamasına sahip Kars. Sokakları çok geniş açık ve düz. Evler belli bir nizamla konumlandırılmış. Her şey zamanında kuralına göre yerleştirilmiş şehre.






3 Gece konakladığımız yer Kars Öğretmen Evi için dipnotlar;

Öğretmen Evi
i- Odaları bildiğim kadarıyla 2 ve ya 3 kişilik odalardan oluşuyor. Yorganından, battaniyesine, şampuandan, sıcak suyuna her şey mevcuttu. İçerisinin sıcaklığı da hiçbir zaman üşümemize müsade etmiyordu. Ücretine dahil kahvaltısı var sabahları ve güzel bir kahvaltı gayet doyurucu. Yatakları gayet rahat. Havlu, yorgan, yastık, yatak, çarşaf gayet bakımlı ve temizdi. Gidecek arkadaşlara kesinlikle tavsiye ederim.
ii- Öğrenci için gecelik ücreti 37 Lira, öğretmen için 30 Lira, sivil için ise 43 Lira civarında olması gerekiyor.
iii- Tüm ihtiyaçları karşılayabilecek güzel bir yer.
iv- Her katta arkadaşlarınızla bir araya gelebileceğinz lobi mevcut. 4-5 adet mobilyayla kalabalık olarak da oturabilir, konuşabilir vakit geçirebilirsiniz.
v- 2.katta yemekhanesi ve kahvaltı salonu bulunuyor.
vi- Giriş katındaysa vakit geçirebileceğiniz bir oyun salonu bulunmakta. Biraz kıraathaneyi andırıyordu ancak zamanınız varsa batak da oynayabilir, çay içebilir. 101e 4. de bulabilirsiniz.
vii- Kars'ta daha ucuza konaklanacak yerler olduğunu da öğrendim ancak oralar nasıldır bilmiyorum. Kars Defterdarlık Misafirhanesi ve Polis Evi gibi yerlerde biraz daha uygun fiyata konaklayabilirsiniz.  

Kars'ta ilk akşam ve hemen yöresel yemekler yemeliyiz!

Hanımeli Ev Yemekleri
Öğretmen evine yerleştikten sonra daha önce bu şehri gezmiş arkadaşlardan öğrendiğimiz üzere ve diğer bloglardan okuduğum üzere bir an önce karnımızı doyurmak ve yöresel yemekleri yemek için özellikle de Kars'ın meşhur kaz etini yemek için Kars Hanımeli Ev Yemekleri'ne hücum ettik.

Çeşitli yöresel yemekleri menüsünde barındırıyor. Yukarıda da dediğim gibi ben direkt olarak kaz menüsünden istedim. Tercihe bağlı olarak ısırgan otu çorbası ya da ayran aşı çorbasını tercih ediyorsun. İkisi de bu yöreye ait çorbalar. Ben ayran aşı çorbasıyla başladım. Çok anlatılacak bir lezzeti yoktu ancak idare eder diyebilirim. Ardından kaz etiyle devam ettim. Gayet doyurucuydu bir etseverin çok memnun kalacağını söyleyebilirim. Kesinlikle şanını hak ediyor. Fiyatı 60 Lira olmasına rağmen bu menünün, bir defa geliyorum buraya diyerek acımadan verebilirsiniz. Verdiğim para için pişmanlık duymadım hiçbir şekilde.

Hanımeli'nde yemekleri bekliyoruz
Bunun dışında yöresel yemeklerin 3ünden karışık bir menü de yapıyorlar. Hepsinin tadına bakmak istiyorsanız bu menüyü de söyleyebilirsiniz. 

Diğer tadına baktığım yemek ise hangeldi. Hatırladığım kadarıyla yoğurtlu mantıya benziyordu. Güzeldi ancak bir kaz değildi. 😄

Farklı bir günde de oraların yine yöresel tadı olan Pişi'yi denemiştim. Tadı güzel olmasına rağmen fazla hayvansal yağlı, ağır bir yemekti. Yemeye değer bir lezzetti. Gittiğinizde yemedim demeyin. Lavaşları ufalayıp yemeğin hayvansal yağını lavaş üzerine döktükten sonra direk onu yiyebilir. Devamında gelecek sebzelerle harmanlanmış dana etini ayrı yiyebilirsiniz ya da yağlı lavaşın üzerine direk bu harmanı koyarak beraber yiyebilirsiniz. Size kalmış bir şey ancak dediğim gibi ağır bir yemek. Mideniz hassas ve et ürünleriyle aranız yoksa yiyemeyebilirsiniz. Yoksa çok lezzetli yani.

Sahne Çetin abi ve Aşıklarda!

Karnımızı doyurup sıra eğlenceye geldiğindeyse işletme sahibi Çetin abi bize akordiyonuyla öyle bir sahne performansı sergiliyor ki uzak diyarlara uçup gidiyoruz. Kars deyişiyle Sarı Gelin türküsünü söylüyor,derbeder oluyoruz. " Nerede lan bu rakı?" diye isyan edip menüde olsa rakıya geçiş yapacak kıvama geliyorum. O türkünün ardından  Mustafa Kemal Paşa'ya yazılan ilk türkü olan ve bu yörede yazılan Hoşgelişler Ola Mustafa Kemal Paşa türküsünü söylüyor. 

Performansın tamamı için ise internet üzerinde bu videoyu buldum.

Çetin abiden sonra sahneyi ünlü halk ozanları, aşıklar devralıyor. Aşık sanatına ilk kez bu kadar yakından tanıklık ediyorum. Hiciv sanatıyla güzel iğneliyor, güzel saz çalıyorlar. Bizi de eğlendiriyorlar. 

Normalde ayrı bir ücrete tabi olmasına rağmen Aşık Atışması bizim kalabalık olarak gelmemizden dolayı sanırım bizden ücret değil de aşıkların gönlünüzden ne koparsa diyerek çaldığı performans olmuştu. Abilierimin tam isimlerini hatırlamasam da performanslarınu böyle videolamıştım. Buyrun efendim.




Artık sabah olmalı Ani Harabeleri'ni ve Çıldır Gölü'nü görmeliyim! 

Gecesinde Öğretmen evinde biraz içip biraz eğlenip biraz güldükten sonra tüm o yorgunluğu atmak için herkes odalarına dağılıyor. Sabah olsun diye uykuya dalıyoruz. Gün içinde bizi her yere taşıyan servisçimiz Cefa abiyle zaten haberleştiğimiz için gönlümüz rahat uyuyoruz. Sabah oluyor öğretmen evinde sabah kahvaltısının ardından 07.00de yolculuğa hazır oluyoruz. 

Ani Harabeleri güzergah olarak daha doğru olacağı için ilk durağımız oluyor. Kars'ın Arpaçay ilçesine bağlı olan bu eski yerleşim yeri aynı zamanda Ermenistan sınırında bulunuyor. Kars merkeze hatırladığım üzere 45 Km bir uzaklığa sahip bir yerde bulunuyor. Ta eski zamanlardan beri ipek yolu üzerinde bulunan bu ticari yerleşim yeri bir çok hayata eşlik ediyor.

Ani Şehri'ne giriş
Girişinde böyle bir kapıyla karşılaşıyoruz. Buraya bildiğim üzere Aslanlı Kapı deniliyor. Etrafta bir rehber göremediğimiz için kapıda güvenlik için duran güvenlikçi abiyi biraz bahşiş karşılığında rehberimiz olmaya ikna ediyoruz ve çevreyi bize anlatıyor baştan sona. Siz de denk gelirseniz bunu yapabilirsiniz.

Ani Şehri hakkında detaylı tarihi bilgi


Ani Surları
İçeride bir sürü millete ait çeşit çeşit yapı var. Ermeni hristiyanlardan, Selçuklu'ya ait evlere. Zamanında burada ateşe tapanlar dahi varmış. Onların tapınaklarını da barındıran bir yer burası. Çok büyüleyici bir atmosfere sahip bir kale. Bir kısmı surlarla çevriliyken bu kalenin bir kısmı da sarp kayalarla çevrili. Bunu daha iyi aktarabilmek için sizi fotoğraflarla baş başa bırakayım bir süre. 😄

Karşımda Ermenistan, ülke sınırlarındayım











 İçeriye girdiğimizde birkaç büyük ev benzeri yapılar dikkatimizi çekiyor. Karın altında kalmış yapılar da yok değil. Öyle her istediğin yere de gidemiyorsun. Bölgelere giden yoldan çıktığında kara gömülmemen içten bile değil. Çünkü etraf bembeyaz ve onun dışında pek bir şey belli olmuyor. Bir kaç adımda boyunuzdan fazla kara gömülebilirsiniz yani dostlarım. O yüzden dikkatli yürüyün. 😄

Dikkat çeken yapıları şöyle göstereyim.

   

Sağ fotoğraftaki yer Ani Kathedrali girişydi. İçerisinde gerçekten çok güzel bir atmosfer barındırıyor. Ani'ye dair en unutamadığım yer burasıydı. Hatta rehberimiz güvenlikçi abi hem Ani Şehri için hem de burasının bir çok yaşamı barındırdığı ev sahipliğini yaptığını bize anlatırken kolay kolay unutamayacağım bir cümleyle özetlemişti. "Ani bir Dünya, Dünya bir Ani değildir." dermiş eskiler. Fotoğraflar ne kadar da farklı olsa da orada yaşadıklarımı, oranın bana hissettirdiklerini size aktarmamda yetersiz olacak.















Cathedralin görüntüsüyse bu şekilde kim bilir kaç insan burada ibadet etti. Kim bilir kaç kişi dualara sığındı burada.




Hem ruhani olarak hem de mimari olan bu yeri keşfetmeye çalışıyoruz. Tabii içimizde munzurluk da var. Nasıl mutlu olabiliriz? Nasıl eğlenebiliriz derdindeyiz. Bir sürü fotoğraf bir sürü anı biriktirdikten sonra biraz da haytalık yapıyor. Haytalığımızın ardından Çıldır'a gitmek için yola koyuluyoruz.





Çıldır içimizde bir yaradır!

Yola çıktığımızda hava çok bozuyor, inanılmaz bozuyor, öyle böyle bozmuyor. Dehşet bozuyor ve Çıldır Gölü'ne gidemiyoruz. Kar fırtınası ve tipi bastırıyor. Biz servisle gitmeye çalışırken fırtına yetmezmiş gibi bir de jandarma aracı gelip ileride tırın devrildiğini ve yolun kapandığını söylüyor. Biz hüznün ve kederin yolcusu, kadersiz gençler olarak "Zorlasak mı acaba? Diretsek mi? Gideriz ya!" yakarışlarıyla hem tedirgin olan arkadaşlarımızı hem de servisçi Cefa abimizi ikna etmeye çalışıyoruz ama olmuyor. Bir de üzerine çift servis giderken diğer servisimiz de bozuluyor bir kısmı yola atlılarla devam etmek zorunda kalıyor... Şaka şaka otostop çekiyoruz. O ara bir Coca Cola kamyonu duruyor. Bizi görünce bizim de fazla ısrarımızla adam sanırım illallah ediyor ve kamyondaki promosyon kolalarını bize veriyor. Teşekkürler Coca Colacı abi!

Senin de getirdiğin şansla şehirlerarası bir otobüs duruyor ve içi tamamen boş. Ne de güzel şans. Abiyle kısa bir konuşmanın ardından bizi Kars merkezine bırakacağını söylüyor.

Keşke burayı anlatabilseydim ama gidemedik. Nasıl anlatayım?

Olsun Kars Kalesi var

Gidemeyişimizin üzerine biz de şehre geri dönüyoruz. Şehir merkezini gezip turluyoruz. Hediyelik eşyalar alıyor, dükkanları geziyoruz. Kimi eve götürmek için Kars kaşarı alıyordu. Akşam yemeğini de Ani Ocakbaşı 'nda yedikten sonra ne yapsak ne etsek diye düşünürken. Hadi Kars Kalesi'ne çıkalım diyoruz. Akşam vakti olmuş oralarda kimse yoktur diye düşünürken, restoranda çalışan abimizden orada işletmelerin olduğunu gece yarısına kadar açık olduğunu öğreniyoruz. Heyecanla yola çıkıyoruz. Zaten her yer her yere yürüme mesafesinde şehirde.

Ancak o da ne? Öğlenki fırtınadan dolayı kaledeki her yer kapanmış. Hatta kaleyi bile kapatmışlar. Biz de hiç mi şans olmaz arkadaş ya! Kaleye de giremiyoruz böylece. Ben ve yanımdaki bir arkadaşım bunun bizi pes ettiremeyeceğini düşünerek " Hadi şurada tırmanmaya uyun surlar var. Hadi tırmanalım. İçeriyi merak ediyorum!" diye gaza geliyoruz. Ama ne gaza gelmek yerden 2 3 metre yükseldikten sonra tabii yusuf yusuf başlıyor korku. Zaten taşlar kaygan bu yüzden düşebiliriz. Yani düşsek bile aşağısı da düzgün değil ki. Eğimli ve kaygan. Taştan ayağın kaysa yerdesin. Yerden de direk kayacağın için birkaç yüz metre kalenin bulunduğu tepeden Kars merkezine doğru kayarsın. Bu korku bize yetiyor ve aşağı iniyoruz. Kaleye çıkarken yürüdüğümüz yokuşta cebimizde getirdiğimiz Bim poşetleriyle aşağı doğru kaymaya başlıyoruz. Bizim de o akşamki eğlencemiz poşetle kayak oluyor. Hani derler ya neye niyet, neye kısmet! Olsun eğlenmedik dersem büyük yalan söyler çarpılırım valla.

Bu da eğlencenin görsel anlatımı. Arka arkaya 3 kez düşmeyi başaran Ekin' kardeşime çok selam. Bir kez daha onu anıyorum. 😄


 Kazım Paşa Çay Evi

Tüm bunların ardından sığınmak biraz da dinlenmek için Kars Merkezdeki Kazım Paşa Çay Kahve Evi'ne sığınıyoruz. Burayı özellikle övmek tavsiye etmek istiyorum. Çünkü buraya orada bulunduğumuz 2 akşam da gittik ve abi o kadar çok sıcak karşıladı ki bizi. Daha siparişimizi vermeden önce ikarmlarını sundu. Siparişler sonra dedi. Bize ıhlamur kurabiye ile karşıladı. Sonra orjinal gerçek sahlep çiceğiyle ve fabrikasyon olmayan köy sütüyle yapılan Osmanlı Sahlep'i ile ağırladı. Çok da pahalı bir şey değil ha 5 Lira. Mükemmel sohbeti ve diyaloğuyla abimize selam olsun!  


Bu gün günlerden Sarıkamış!

Öğretmen evinde kahkahaların aynı zamanda dinlenmenin ardından, benim arkadaşların getirdiği içkilerden tadına bakmak maksadıylan biraz fazla kaçırdığım ve karıştırdığım bir akşamı yaşıyorduk. Onur'la beraber birbirimizi gaza getirip şişeleri boşaltmıştık. Neyse ki fazla da boka sarmadan her şey gece 4 e doğru uyumuşum. Sabah 06.30'da da kalkmam lazım bu arada. Kendime bile dile getiremediğim bir gerçekle yüz yüzeyim. O kafayla o kadar az uykuyla nasıl gideceğim diye düşünerek uyumuşum. Hiç kolay olmadı uyumam. Sabah uyanamadım tabi ne kahvaltıya ne hazırlanmaya. Son birkaç dakika kala servisin gelmesine arkadaşlarımın ısrarlı arayışı sonucu uyandım. Onlar yemek yemiş hazırlanmış lobide beni bekliyorlar. Servis bile gelmiş. Bir hışımla kalktım hazırlanamadan dahi giyinip dışarı fırladım. Yolumuz Sarıkamış Şehitliği ve Sarıkamış Kayak Pisti!

Cefa abiyle yine anlaşmamız üzere bizi istediğimiz yere o götürüyor.

Şehitlik ve pist birbirine çok yakın mesafede zaten piste giderken önce Kars'taki Kafkasya Üniversitesi'nin yakınından geçiyor sonra da Sarıkamış Şehitliği'ne geliyor ve biraz da ilerisinde Sarıkamış Kayak Pisti'ne varıyorsunuz.

Şehitlikte şehitlerin anısını yaşatmak için koca bir sütun taş duvar ve üzerinde yazılar vardı. Aynı zamanda heykelleri. Burada çok insan bu vatan için can vermiş kimi savaşarak kimi de soğuk ve çetin kış şartlarında cephelerine gitmeye çalışırken. Sayıları da hiç azımsanacak kadar değil. Oradaki taş duvardan okuduğuma göre tam hatırlayamasam da 40.000'e yakın asker burada vefat etmiş. Dedim ya en hazin kısmı ise çoğu askerin savaşarak değil de yazlık kıyafetlerle yetersiz erzakla yırtık paltoyla delik çarıkla buralarda soğuktan ölmüş olması. Hissedebiliyorsanız inanılması güç duygusal bir yer. Hepsinin ruhu şad olsun! 


Karın tadını yine ve en çok çocuklar çıkardı

Şehitlikten ayrıldıktan sonra Cefa abinin bize ayarladığı büyük indirimler yapan kayak ekipmanı kiralayan ve ya satan yere yola koyulduk. İşletmenin adını hatırlamıyorum ancak onlar da bizi kayak sonrası sıcak odun sobaları ve üzerinde kaynayan çaylarıyla karşılamıştı. Onlara da çok teşekkür ederiz. 18 Liraya bize hem kayak kıyafetlerini hem de kayak takımlarını kiraladılar. Valla Kartepe'de bunların kiralama fiyatlarını sorduğumda 80 90 Liraya denk geliyordu. Aradaki farkı siz düşünün. İşletmeden kimse yok ama Cefa abim muhtar gibi arkaya geçmiş bizim tayfa da kayak sonrası demleniyor. Sarıkamış'ta kayak yapmayı düşünürseniz kalabalık olursanız size de indirip yaparlar sanırım.

Giyinip kuşanıp şimdi piste gidiyoruz. İlk defa kayak yapacağım ve çok istekliyim. Meraklıyım biraz da gerginim açıkçası. Ama korkmakla yol alınmıyor bu hayatta arkadaşım. Kayaklara kısa sürede alıştıktan sonra kaymaya başlıyorum. Sarıkamış Kayak Pisti'nde 4 adet telesiyej durağı var ve kademe kademe yüksekliği artıyor bunun yanında eğimi de artıyor. Zaten pist yakkaşık olarak 2200 m rakımda bulunuyor. Yeterince soğuk ve keskin. 

Kimi arkadaşlarım en sonuncusundan da kaymaya cesaret edebiliyoken ben ilkinden kaydım kayıp kayıp durdum. Daha o kadar kafayı yemedim sanırım. Zaten ilk duraktan dahi kaydığında pistteki hızın 40 km/sa ya ulaşıyor. Bence fazlasıyla hızlı belki burdan hissedemiyor olabilirsiniz ancak yaptığınız zaman bu sözlerimi hatırlarsınız.😄

Kayak eğlenceli spor beni hemen kendine çekti ve her fırsatım olduğunda yapmak ister hale geldim. Merkezde telesiyej ücretleri de çeşitli tarifelerle ayarlanmış durum da tek seferlik bilet de var 10 Liraya sınırsız biniş de var 35 40 Liraya size kalmış tercihi.




 
Saatlerce kaymanın ardından insan doğal olarak tabikide acıkıyor. Karda sucuk ekmek zamanında duyduğum efsanevi olduğu söylenen bir lezzetti. Yola çıkmadan önce merkezde bir kasaptan herkese fazlasıyla almıştık bir de orada yaktık mangalımızı yanımızda da semaver var. Çaylar şelale değmeyin keyfimize fotoğraftan da anlaşılacağı üzere deyim yerindeyse paşalar gibiyiz. Paşalar gibiyim!




 Mangalın başında duran en çok yiyen oluyor genelde. Bunu bilen ben mangal başını bırakır mıyım sizce?

Bu fotoğrafta o kadar bahsettim bahsettim Cefa abimin reklamı olsun. Cefam Tur oraya gittiğinizde her yere ulaşımınızda uygun fiyatlarda size kesinlikle yardımcı olacaklardır. Fotoğrafta sanırım numarası okunmuyor. Yukarlarda ulaşım için zaten bahsetmiştim.










Kars için veda vakti...

Güzel anılarla dolu bir yolculuktu. Güzel dostluklar biriktirdim. Elimden geldiğince de size aktarmaya çalıştım. Siz de eğer bir gün bu yolculuğu yaparsanız size rehberlik etsin diye. Ya da " Aaa biz de bunu yapmalıyız!" diyebilesiniz diye.

 Bahsetmeyi unuttuğum hakkında bilgi almak istediğiniz başka konular varsa sorabilirsiniz. Bana birebir ulaşarak da olabilir bu, sosyal medya hesaplarımdan mesaj atarak da buraya yorum yaparak da...

İlk yazım olduğu için yeni yeni alışmaya ve öğrenmeye çalışıyorum. Biraz yazdıktan sonra fark ettim ki parça parça yazsam daha hoş olacakmış ancak ilk seferin günahı olmaz diyerek devam ettim. Olacak olacak ama deneme yanılmayla olacak. Kendinize iyi bakın ve fırsatınız olunca kesinlikle Doğu Ekspresine binin! Kars'ı görün, oradaki insanları anlamaya çalışın!

Hoşçakalın!